
Ardahan Kültür Evi’nde Gerçekliğin Çarpıtılması
Ardahan Kültür Evi gibi bir yapının, Ardahan’ın kültürel ve toplumsal dokusunu yansıtması gerekirken, bugün ciddi sorunlar barındırdığı görülmektedir. Bu sorunların başında, kurucular tablosundaki tarihi gerçeklerin çarpıtılması gelmektedir. Kültür Evi’nin ilk kurucu başkanı ve yönetiminin bizler olduğu gerçeği ortadayken, sonradan gelen bir yönetimin kurucu olarak gösterilmesi, hem emeğe hem de tarihe saygısızlık olarak karşımıza çıkıyor.
Dahası, bu tabloda yer alan isimlerin toplumsal gerçekliklere odaklanmaktan uzak bir anlayış sergiledikleri bir gerçektir. Örneğin, Kültür Evi’nin açılışında Ardahan kültüründen tamamen bağımsız Karadeniz Halk Oyunları’nın sergilenmesi, kurumun daha en başından kendi kimliğinden uzaklaştığını gösteren açık bir örnektir.
Göleli yazar Muzaffer Oruçoğlu’nun okurları tarafından onun adına yapılması planlanan kütüphaneye tablodaki sözde kurucuların önce onay verip ardından bu kararı iptal etmesi ise düşündürücüdür. Bu geri adımın, Oruçoğlu’nun siyasi kimliği nedeniyle atıldığı açıktır. Kültür evleri, siyaset üstü duruşlarıyla halkı birleştirmeli; ayrıştırıcı değil, birleştirici bir misyon üstlenmelidir.
Esenyurt gibi Ardahanlıların onbinlerce nüfusa sahip olduğu bir bölgede üye sayısının 1500’ü geçmemesi ise ayrı bir sorundur. Gerçek kurucu yönetimden sonra göreve gelen tüm yönetimlerin toplumsal kapsayıcılık ve temsil görevini yerine getiremediğinin kanıtıdır. Üye yapısı ve faaliyetlerin, Ardahan’ın kültürel ve sosyal dinamiklerini yansıtmadığı bir gerçektir.
Bunlar yalnızca birkaç örnek. Daha derin toplumsal ve siyasal yansımalar ele alınacak olsa, sorunların boyutu çok daha geniş bir tartışmayı gerektirir.
Asıl sorunun; kurucu yönetimin isminin olup olmamasından ziyade, Ardahan kimliğini kimlerin nasıl yansıtmaya çalıştığıyla alakalı bir sorundur. Dolayısıyla, Ardahan Kültür Evi’nde yaşanan kültürsüzlüğün, Ardahan’ın kimliğine, sosyal, ekonomik ve kültürel dokusuna neler kazandırıp kazandırmadığıyla alakalı, Ardahanlıların ne kadar duyarlı olup olmadığıyla alakalıdır.
Ardahan Kültür Evi’nin gerçek kimliğine kavuşması ve halkların güvenini yeniden kazanması için bu yanlış anlayışın terk edilmesi şarttır. Aksi halde bu yapı, sadece tabelada kalacak ve bir cenaze ve dolayısıyla taziye evi olmaktan öteye geçemeyecektir.
Sinan Şimşek