Toplumsal Çöküş ve Kamera Çözümü: Simgesel Müdahalenin Yetersizliği

 

Ardahan Valiliği’nin küçük ve büyükbaş hayvan sahiplerine getirdiği güvenlik kamerası zorunluluğu, kırsal kesimdeki hırsızlık olaylarını önlemeye yönelik bir tedbir olarak sunuluyor. Ancak bu karar, suçun kökenine inmek yerine yalnızca semptomlarına odaklanan yüzeysel bir yaklaşımı temsil ediyor. Toplumsal yapının giderek çözülmesine neden olan derin ekonomik ve sosyal çelişkileri göz ardı eden bu tür “çözümler,” Türkiye’nin kronikleşen sorunlarına karşı geçici pansuman olmaktan öteye gitmiyor.

 

Kameralar, günümüz dünyasında güvenliğin teminatı olarak sunuluyor. Ancak metropollerde her köşede bulunan bu kameraların, suç oranlarını düşürmede ne kadar etkili olduğu tartışmalı. Suçun önlenmesi için görünür bir izleme sistemi kurmak, aslında toplumsal yapının ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor. Her yerin kameralarla donatıldığı şehirlerde bile, en büyük hırsızlıkların, yolsuzlukların, dolandırıcılıkların yaşandığı bir gerçeklikle karşı karşıyayız. O halde sorulması gereken temel soru şu: Kamera koymak, suçun nedenlerini çözebilir mi?

 

Kamera, bireyi izlenme korkusuyla suç işlemekten alıkoyabilir, fakat bu geçici caydırıcılık toplumsal dönüşüm anlamına gelmez. Bu bağlamda, valilik kararı yalnızca hırsızlık olaylarını belli noktalarda frenleyebilir; ancak toplumsal çöküşün ve suçun derin sebeplerine dair ciddi bir müdahale niteliği taşımıyor.

 

Bu kararı geniş bir perspektiften değerlendirirsek, aslında Türkiye’nin genel ekonomik ve siyasal yapısının bir yansımasını görüyoruz. Ülke, yıllardır kronikleşen ekonomik krizlerle mücadele ederken, gelir adaletsizliği giderek derinleşiyor. İstihdam olanaklarının azalması, gıda enflasyonunun %80’lere ulaşması ve ahlaki değerlerin zayıflaması toplumun farklı kesimlerini suça iten bir yapıyı besliyor. Ardahan’da kameralı çözüm önerisi, bu yapısal çarpıklıkların üzerine kurulan sembolik bir güvenlik arayışıdır.

 

Toplumun yozlaşmasına neden olan bir diğer etken ise, sermaye sınıfının, bu ülkedeki belli başlı aydınların ve fenomenlerinin kara para aklama faaliyetlerine göz yumulmasıdır. Türkiye’de, siyaset ve sermaye arasındaki kirli ilişkiler halkın gözleri önünde yaşanırken, ahlaki erozyona sebep olmakla birlikte gerçek bir çözüm önerisi sunulmamaktadır. Yolsuzluklar, kara para trafiği ve rant ekonomisi ile işleyen sistem, toplumsal adaletsizliklerin derinleşmesine neden oluyor. Sadece siyasette değil, medya ve akademide de bu çürümüş yapıya teslim olmuş figürler görmek mümkün. Geçmişte toplumu dönüştürmeye çalışan entelektüel kesimler, bugün sermaye gruplarıyla iş birliği yaparak halkın çıkarlarına karşı hareket ediyor.

 

Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı, içeride yaşanan ahlaki çöküş ve yozlaşmanın bir sonucuydu. Bugün Türkiye’nin içine girdiği bu ahlaki, ekonomik ve siyasi darboğazda da benzer bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Kapitalist sistemin kâr ve bireysel başarı üzerine inşa ettiği kültür, toplumsal değerleri aşındırıyor. Çocuklarımıza öğretilen rekabetçilik, dayanışmanın ve toplumsal sorumluluğun yerini alıyor. Bu kültür, bireyi suça iterken, kameralarla izlenen bir toplum kurarak çözüm bulduğumuzu sanıyoruz. Ancak suçun kökeni, bireysel ahlaksızlıktan ziyade sistemin kendisinde yatıyor.

 

Bunun için toplumu birleştirecek ahlaki ve etik değerlere öncelik verilmelidir. Güvenlik kameraları yerine, toplumsal güvenin ve sorumluluğun yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Kırsal kesimde yoksulluk içinde yaşayan bireylere sadece kamera değil, yaşamlarını sürdürebilecekleri ekonomik fırsatlar sunulmalı. İstihdam politikaları genişletilmeli, üretim desteklenmeli ve gelir adaletsizliği giderilmelidir.

 

Sonuç olarak, Ardahan’daki güvenlik kamerası zorunluluğu, kısa vadeli bir caydırıcılık sağlayabilir, ancak uzun vadede bu tür çözümler yetersiz kalacaktır. Toplumsal çöküşün önüne geçmek, ancak adaletin, eşitliğin ve dayanışmanın sağlanmasıyla mümkündür. Türkiye’nin bu çürümüş sistemden kurtulması, gerçek anlamda halkçı ve demokratik bir geleceğin inşa edilmesine bağlıdır. Bunu başarmak, sermaye sınıflarına karşı halkın çıkarlarını koruyan bir siyaset inşa etmekle mümkün olacaktır.

 

Toplumun gözetim altında değil, ahlaki değerler ışığında şekillendiği bir zemin için harekete geçmemiz gerekiyor.

Related Posts

 GÖLE’YE MODERN BİR KOMPLEKS: ESKİ TEKEL BİNASI YENİLENİYOR Ardahan’ın Göle ilçesinde, eski tekel binasının bulunduğu alan modern bir komplekse dönüştürülüyor. Göle Belediyesi tarafından hayata geçirilen proje, ilçenin çehresini değiştirecek önemli…

BELKİ 1 SİMİT Pandemi dönemin de şu yüzüne cıkan duygularımız bizi birbirimize daha çok yaklastirsa da o süreçte ayni şeyleri yaşatsa da karşımiza sınıf farkı çıkar. Bu direkt benimle ilgili…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunlarada Göz Atın

BELKİ 1 SİMİT

Sizlerle yan yana birlik olursak o zaman  BİZ OLURUZ

Sizlerle yan yana birlik olursak o zaman   BİZ OLURUZ

Altın Fırça Resim Sergisi: 20 Ülkenin Sanatçıları Ankara’da AKI-DER ile Buluşuyor

Altın Fırça Resim Sergisi: 20 Ülkenin Sanatçıları Ankara’da AKI-DER ile Buluşuyor

Van-Erciş Kara Yolunda Zincirleme Kazalar!

Van-Erciş Kara Yolunda Zincirleme Kazalar!

Durançam Köyü Eski Dernek Başkanı Yener Tahtacı’dan Göle Dernekler Federasyonu Adaylığı Üzerine

Durançam Köyü Eski Dernek Başkanı Yener Tahtacı’dan Göle Dernekler Federasyonu Adaylığı Üzerine