“Yeşili Yitirdiğimizde, Geleceğimizi de Kaybederiz”
Ormanlarımız katlediliyor, nehirlerimiz kurutuluyor ve doğamız her geçen gün daha da geri dönülemez şekilde tahrip ediliyor. Ağaçlarımız, dünyanın en eski canlıları, yüzyıllarca yaşamış ormanlarımız yok ediliyor. Bu yeşil zenginlikler sadece nefes aldığımız oksijeni sağlayan kaynaklar değil, aynı zamanda ekosistemlerin dengesi, hayvanların yuvası, yağışların düzeni, toprağın verimi ve insan sağlığının koruyucusu. Ancak ne yazık ki, ormanlarımız gözlerimizin önünde katledilirken, çoğumuzun sesi çıkmıyor.
Nehirlerimiz de bu yıkımdan payını alıyor. Bir zamanlar berrak ve canlı olan sular, artık sanayi atıkları, kimyasal kirlilik ve yapılaşmanın kurbanı haline geldi. Bir nehir kuruduğunda, sadece suyun kaybından ibaret olmuyor; o nehirle beslenen bitkiler, hayvanlar ve çevre halk da yaşam kaynaklarını yitiriyor. Nehirlerimizin kuruması, yeraltı sularının çekilmesiyle birlikte kuraklık sorununu daha da derinleştiriyor. Bu, gelecekte karşı karşıya kalacağımız su savaşlarının habercisi niteliğinde.
Doğamızın bir başka acımasızca tahrip edilme şekli ise siyanürle madencilik. Altın çıkarmak için kullanılan siyanür, sadece toprağı değil, yeraltı sularını da zehirliyor. Binlerce yıl sürecek kalıcı tahribatlara yol açan bu madencilik yöntemleri, insan sağlığını ciddi biçimde tehdit ederken, ekosistemi de geri dönülemez biçimde yok ediyor. Zehirlenen topraklar bir daha asla eski haline dönmüyor; ekilen ürünlerden alınan hasatlar bile tehlike arz eder hale geliyor.
Tüm bu yıkımlar yaşanırken, büyük bir sessizlik hakim. Halkın önemli bir kısmı bu yıkıma karşı sessiz kalıyor ya da yeterince farkında değil. Medyada yeterince yer bulamayan bu konular, adeta göz ardı ediliyor. Yüksek sesle konuşması gereken çevre örgütleri, yerel yönetimler ve devlet kurumları da maalesef etkin bir müdahalede bulunmuyor.
Ormanlar, nehirler ve doğamızın tüm canlılığıyla korunması, geleceğimizin güvencesi için şart. Bizler, toprağa, suya ve havaya sahip çıkmazsak, gelecek nesillere bırakabileceğimiz bir dünya kalmayacak. Eğer bu tahribat böyle devam ederse, yarın çocuklarımız nefes almak için temiz hava bulamayacak, temiz suya ulaşmak için mücadele etmek zorunda kalacaklar. Şimdi sesimizi yükseltme, doğamıza sahip çıkma zamanı!