DOLAR 41,5514 0,71%
EURO 48,6484 1,00%
ALTIN 5.177,681,02
BITCOIN 45600490.20982%
İstanbul
19°

PARÇALI BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Bir tel koptu divan sazından: Yavuz Bülent Bâkiler ağabeyin ardından…

Bir tel koptu divan sazından: Yavuz Bülent Bâkiler ağabeyin ardından…

Türk edebiyatının müstesna isimlerinden şair, yazar ve mütefekkir Yavuz Bülent Bâkiler, Hakk'a yürüdü. Şair Niyazi Gedik, Bâkiler'in ardından, "Bir tel koptu divan sazından" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

ABONE OL
28 Eylül 2025 20:30
Bir tel koptu divan sazından: Yavuz Bülent Bâkiler ağabeyin ardından…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Şair Niyazi Gedik’in Haber7 için kaleme aldığı, “Bir tel koptu divan sazından” başlıklı yazısı şöyle:Bir tel koptu divan sazından. Türküler sustu ve bir kıyamet koptu edebiyat dünyasında. Edebiyatın kadim ve asil yapraklarından biri daha düştü. Fakat solmamak üzere, unutulmamak, bâki kalmak üzere düştü.  Türkçenin ses bayrağı, dertlisi ve sevdalısıydı. Bize dil şuurunu kazandıran isimlerden biriydi. Muhteşem hitabeti ve güçlü kalemiyle kalem ve kelâm erbaplarına hep ilham kaynağı oldu.İlk olarak gençlik yıllarımda seyahatname diyebileceğimiz “Üsküp’ten Kosova’ya” kitabıyla tanımıştım onu. Muhteşem bir Türkçe ve akıcı üslubuyla kaleme aldığı bu kitap başucu kitaplarımdan oldu diyebilirim. Kaybedilen yitik cennetimizi ve kaybedilen medeniyetimizi, kaybedilen kardeşliğimizi hüzünle anlatıyordu âdeta. Târihi ve millî hassasiyetlerimizi dile getiriyordu o kitapta. Şair, yazar, mütefekkir ve Türkçe’nin yılmaz müdafii Yavuz Bülent Bakiler Hakk’a yürüdüKeskin dili ve kitabın ortasından konuşan o celâlli adam,  ruhları tesir altına alan çok duygulu şiirler yazdı.  Sivas’ta Ulu Cami avlusundaki yoksul çocukların derdiyle dertlenen ve o acıları edebiyatımıza ölümsüz bir şiir olarak bırakan biriydi. Hele hele “Antepli Şahin” şiiri vardır ki Gaziantep’in âdeta millî marşıdır.Bir gün Gaziantep’te tarihi bir otelde “Türkçe’nin Yüzyılı” ile ilgili bir sunum yapıyordum. Protokolde o zaman Gaziantep Valisi olan, şimdi ise İstanbul Valisi olan Davut Gül, Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğluvardı.Ben, “Antepli Şahin “ şiirini okumaya başlayarak girizgâh yapmıştım .Ben Antepliyim, Şahin’im ağam.Mavzer omzuma yük.Ben yumruklarımla dövüşeceğim.Yumruklarım memleket kadar büyük.Hey, hey!…Dediğim anda protokoldeki tüm Gaziantepliler sağ yumruklarını havaya kaldırmış, benimle bu şiiri okuyordu. Bir anda şaşırdım kaldım! Şiir okurken ve sunum yaparken hiçbir yerde böyle bir şeye rastlamamıştım. O an hayatımda unutamadığım çok önemli bir andır. O vakit anladım ki bir şairin, bir edebiyatçının sözlerinin kalıcı ve dilden dile geçebilmesi mutlak surette samimiyet istiyor. Orada ruhlar da şahlanmıştı, bedenler de şahlanmıştı âdeta.…Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı bismillâhBu kaçıncı ölüdür?Bir türkü söylenir siperlerde her sabahVurun Antepliler namus günüdür!Ben Antepliyim Şahin’im ağamMavzer omzuma yükBen yumruklarımla dövüşeceğimYumruklarım memleket kadar büyükİşte bu şiir Gaziantep Şehir Müzesi’nde en güzel yerde yerini almıştır. O şiiri müzede okuyan bir kimse muhtemelen şairinin Antepli olduğunu düşünecektir. Oysa bu vatanın her karış toprağını aziz bilmiş Karabağ’dan gelmiş bir ailenin çocuğu olarak, Sivas’ın kara yağızlı yiğit delikanlısıdır. Şahin Bey, “Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep’e giremez.” sözleriyle adını tarihe yazdırdı. Düşmana karşı büyük direniş gösteren Şahin Bey’e olan muhabbet neyse, Yavuz Bülent BÂKİLER’e olan muhabbet aynıdır Antep’te.Farklı temalarda yazdığı şiirler hep zirve oldu. Kahramanlık şiirleri dilden dile, gönülden gönüle dökülürken analarımız için yazdığı şiir de zirvedeki şiirlerden biridir. Anne şiirini okurken o tertemiz heybetli adam gider, tertemiz bir çocuk kalır geride. Yanık türkülerle pencerelerden bakan annesinin o halinin ruh fotoğrafını çeker âdeta. Ve bir şiir akar yüreklere. Kimi zaman çizgi çizgi efkâr, kimi zaman elleri koynunda çaresiz bir hâl. Bu hâl aslında Anadolu kadınının çok zaman yaşadığı hüzün karesidir. Bir sosyolog gibi, bir psikolog gibi olayları doğru okuyan şair, bu hâli ruhun zirvesine taşıyarak şiir taç yaparak şiirleştirir âdeta.Garibin anası pencerelerdenYanık türkülerle yollara bakarİncecik yüzünde her akşam üstüÇizgi çizgi nokta nokta bir efkar.…..Açılsa üstüm biraz,duyar da gece yarısıKalkar yatağından gelirBir mübarek el usanır yorganıma usulcaBilirim anamın elidir.Bir merhamet bir sıcaklık bir gururYavrum diyen sesindeVe huzurun günde beş vakit nabzı vururBeyaz tülbentinde, seccadesinde. …“Cebeci İstasyonu ve Sen mi” desem, “Gözlerin İstanbul Oluyor Birden” mi desem, “Farkında Mısın” mı desem, “Şaşırdım Kaldım İşte Bilmem Ki Nemsin” mi desem, “Türkiyem, Anayurdum, Sebebim, Çarem” mi desem bilemiyorum. Şiirlere bile sığmayan şiir gibi bir ömürdür Yavuz Bülent BÂKİLER.Hele bir şiiri vardır ki “Bir aşk bu kadar mı temiz olur ve anlatılır?” dedirten cinsten. O hikâyeyi çok dinlemişsinizdir o sebeple o şiiri paylaşmadan olmaz.Sözde senden kaçıyorumDolu dizgin atlarlaBazen sessiz sevdasınİpekten kanatlarlaAma sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarlaKarşıma çıkıyorsunEn serin imbatlardaAdını yazıyorumBulduğun fırsatlarlaYüreğimin başına noktalarla, hatlarlaBaşbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarlaSözde senden kaçıyorumDolu dizgin atlarlaNe olur bir gün beniKapından olsun dinleÖldür bendeki beniSonra dirilt kendinleÇarpsam kara sevdayıEn azından yüzbinleNasıl bağlandığımıAnlarsın kemendinleKaç defa çıkıp gittimBuralardan yeminleAma her defasındaGeri döndüm seninleHangi düğüm çözülürNazla, sitemle, kinleNe olur bir gün beniKapından olsun dinleŞaşırdım kaldım işteBilmem ki nemsinBazen kız kardeşimsinBazen öp öz annemsinSultanımsın susuncaKonuşunca kölemsinEksilmeyen çilemsinOrada ufuk çizgimBurda yanım yöremsinBeni ruh gibi saranSonsuzluk dairemsinÇaresizim çaremsinŞaşırdım kaldım işteBilmem ki nemsinSadece şiir yazmadı Bâkiler. Yakın tarihimiz ile ilgili söylenemeyenleri söyleyenlerin başında o geldi. “Unutamadıklarım, Kılıçlar ve Kalemler” bu kitaplardan bazılarıdır. Yakın tarihle ilgili çok önemli bilgileri cesurca kaleme aldı. Korkusuz ama bir o kadar da İstanbul beyefendisi olan zarif biriydi Yavuz Bülent ağabey. Sohbetlerinde hep memleket meseleleri, batıyla hesaplaşma ve Osmanlı düşmanlarıyla hesaplaşması vardı. Türk dünyası hayâli onun tek hayâliydi belki de.Yavuz Bülent ağabeyin  2011’de yazdığı, Dil ve Edebiyat Dergisi’nin 28. sayısında yayınlanan  “Dilekçe” şiiri âdeta bir vasiyetname gibidir. Yavuz ağabeyin öz geçmişini seslendirmiştim 2011 yılında. O tanıtım filmini gittiği konferanslarda yıllarca yayınlatmıştı Yavuz ağabey. “Dilekçe” şiirini de o tanıtım filmine koymuştum. Bu çalışmayı çok beğenmiş ve iltifatta bulunmuştu bana. “Dilekçe”  şiirinin ilk ve son kıtasını yazarak yazımı son veriyorumDİLEKÇEBen gelince, sessiz-sedasız gelmemNasıl geleceğimi bir ben bilirimBayraklarla donanır bütün meydanlarDavullarla-zurnalarla çıkıp gelirim….Ben gidince, bir tel kopar divan sazındanSize göre üç-beş yakınım yürürYüz bin figan kopar işitmezsinizBeni yüz bin fâtiha alıp götürürMekânın cennet olsun Yavuz Bülent ağabey.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r