Dernekler tabeladan ibaret olmamalı;Toplumun yarasına dokunmalı.
Değişimden korkan yapılar değil, yeniliğe açık olanlar yaşar.
Son dönemde Ardahan ve Göle derneklerinde yeniden bir hareketlilik başladı.
Yeni yönetimler, yeni yüzler, yeni açıklamalar… Fakat bu hareketliliğin içinde yıllardır sorulmayan bir soru hâlâ havada asılı duruyor:
“Ben bu dernek aracılığıyla topluma, gençliğe, kadına, köylüye gerçekten ne kattım?”
Bu soruyu sormak kolay değildir. Çünkü bu, bir tabelanın ötesine geçmeyi; bir ismin, bir unvanın, bir koltuğun ötesinde gerçek katkıyı sorgulamayı gerektirir.
Oysa bizim toplumda, bu tür sorgulamalar çoğu zaman yanlış anlaşılır.
Eleştiri, düşmanlık gibi algılanır;Özeleştiri ise zayıflık olarak görülür.
Halbuki tam tersi doğrudur: Eleştiri, diriliştir. Özeleştiri, gelişimin başlangıcıdır.
Bugün ister yeni kurulmuş, ister 40 yıldır ayakta olsun; bütün derneklerin kurucuları, yöneticileri ve üyeleri arasında cemiyetçilikle yoğrulmuş, yıllarını bu işe vermiş insanlar var.
İsimler değişir, semtler değişir, hatta kuşaklar değişir ama tabelalarda hep aynı isimler kalır: Ardahan, Göle
Bu da bize şunu gösterir: Dernekçilik bir “yeniden başlama” değil, bir “devam ettirme” kültürüdür.
Yani yeni bir dernek kurmak değil, mevcut bir derneği yeniden anlamlandırmak, asıl mesele budur.
Bugün artık şunu açıkça söylemek gerekiyor:
Toplumun sesi olamayan, gençlerin enerjisini, kadınların üretimini, köylünün alın terini görünmez kılan hiçbir yapı, dernek adını taşısa da amacına ulaşmış sayılmaz.
Bir dernek, toplumun ortak yarasına dokunduğu ölçüde saygı görür; aksi hâlde sadece tabelası kalır, ruhu kaybolur.
Ve eğer bir dernekte kök salmış bir yönetimsel hastalık varsa (yani aynı anlayış yıllardır değişmeden, kendiniyenilemeden sürüyorsa) Ozaman yenilikten korkmamak gerekir.
Yenilikçi olmak, geçmişe ihanet değil;Geçmişin verdiği emeği geleceğe taşımaktır.
Değişimden kaçan yapılar zamanla kendi içine kapanır, üretkenliğini yitirir.
Oysa toplum, sürekli değişir; ihtiyaçlar da öyle. Dernekler de bu değişime ayak uydurabildiği ölçüde var olur.
Bu yüzden çağrım, sadece Ardahanlıya, Göleliye değil; Dernekçilikle uğraşan herkese:
Bir an durup aynaya bakma zamanıdır.
Kendimize şu soruları sormalıyız:
Eğer bu sorulara samimiyetle yanıt ararsak, o zaman hiçbir tartışma yıkıcı olmaz; aksine, yeni filizlerin yeşerdiği bir zemine dönüşür.
Çünkü ihtiyaçlar bitmeyecek, tartışmalar da sürecek. Ama önemli olan, her tartışmadan sonra bir adım daha ileri gidebilmektir.
Dernekçilik, sadece geçmişi yaşatmak değil, geleceği inşa etme sorumluluğudur.
Bunu yapabildiğimiz gün, o tabelalarda yazan isimler sadece bir memleketi değil,bir bilinci, bir dayanışma ruhunu temsil eder.
Sinan Şimşek
EKONOMİ
Az önceGENEL
Az önceEKONOMİ
Az önceEKONOMİ
Az önceEKONOMİ
Az önceGENEL
Az önceEKONOMİ
Az önce
1
Rozet Değişti, Yön Kayboldu: Gökhan Budak’ın AKP’ye Geçişi, Halkın Umudunu ve Emeğini Yaraladı
558 kez okundu
2
Yunus Baydar’dan Şeffaf Mesajlar:“Göle ve Ardahan İçin Büyük Projeler Yolda”
522 kez okundu
3
CHP’li Tugay Kılıç,Gökhan Budak’a yüklendi:Bu Onuru taşımak herkesin harcı değildir
440 kez okundu
4
Göle Kadın Meclisi Başkanı Türkan Deli’den Yeşil Göle Haber’e Özel Açıklamalar
365 kez okundu
5
Candan Erçetin kariyerine noktayı koyduğunu açıkladı
348 kez okundu